29 Haziran 2012 Cuma

Öperken Kokusunu İçine Çektiysen Özlerken Burnunun Direği Sızlar

Temizliği yapıp kendimi de temizledikten sonra, mis gibi az rüzgar esintili,bol vantilatör sesli evimde sizlerle beraberim. Söylemesi ayıp, ellerime bin sağlık mis gibi Sezar Salata'mızı yedikten sonra, çayı demleyip servisi Sevdiceğim'e bırakıp pisi başına geçtim. İlk iş, adettendir, feyse girdim, tabi-siki-gerçek hesabımıza, gerçi sizlerin kayıtlı olduğu hesabıma da feyk demek pek hoş olmayacak ammmaa işin gerçeği ueha.

Sonra, açmaz olaydım,ağzım yamulaydı,parmaklarım kırılaydı deyip tek tek etkinlik davetlerine tıkladım. Daatadatattaaammm efektli düğün davetiyelerine denk geldim. Aslına bakarsanız, tıklamadan önce de etkinliğin neler olduğunu biliyordum da pes be. Ulan yine millet evleniiyoooooo!

Asıl olay milletin evlenmesi değil de benim,bizim hala evlenmememiz! Orta yaş bunalımına giriyorum,artık evlenmeliyiz dedim, ı ıh, ulan tohuma kaçacağım bir yolu olmalı dedim, ı ıh. Sevdiceğimin verdiği tek tepki, sarılmak oldu. Dedim, bugün kahvaltı hazırlamayacağım, evlenmeden artık kahvaltı mahvaltı yok dedim,hınzır Sevdiceğim simitleri alıp da geldi, mis gibi simitlerin yanına bol kaşarlı omleti yapmazsam simitler küser dedim,olmadı. Eh dedim peh dedim, tek yaptığı sarılıp mis kokusunu bırakmak oldu, yemedi.

Demem o ki, bu yazda medeni durum: nişanlı.

Bunların hepsi yarı sitem yarı şaka. Ötesi yok hacım evlenmek kolay değil. İş yerinden bir çalışan evlendi yakın zamanda, ötesi berisi derdi tasası bitmedi, bir yandan iş yerinde, aralarda evine perde takmaya gitmekte, yok işte tesisatçıyla telefonda, yok efeniiiim 3 dakkalık aralarda duvar boyası seçmede. Zor ulan. Öööle hadi evlenelim deyince insan evlenemiyor, zaten altın almış başını gidiyor, malum elimiz boş gidemiyoruz, oysa el el üstünde oynasak ööle gitsek olmaz, bir altın efenim bir çeyrek olmuş taam: 158 lira! Nereden bakarsanız, asgari ücretin bilmem kaçta kaçı. Asgari ücret, EU şartların,brüt 362,84 Euro. Yani, 753,52 lira. Bakarsak, 1/6'sı bir altın.Ohannes Serganes!

Şu zamanda düğün yapmak da düğüne gitmek de dert!
Zaten düğünler olmasın, mümkünse benim düğünüm olana kadar kimse düğün,nikahtan uzak dursun.Hayır, kompleks olayı değil,komple cebe zarar olayı.

Zaten bu feysten davetiye gönderme olayına da tamamen karşıyım. Asırlardır görüşmediğim ve sittin sene görüşmeyeceğim insanların, pişkin pişkin davetiye göndermesi, he gerçi sittin sene görüşmeyeceğim insanların feysimde bulunması da tamamen ironik ya neyse ağam!Siktir edelim.

Aslında, herşey bööle daha güzel, neticede Canlarımın canı yerinde,Canlarımın da canları canımda!Ama diyor insan işte.İşte öyle.

Oysa bu hafta yıllardır beklediğimiz olay oldu.Sevdiceğimi mezun ettik,hayırlısıyla.

O kadar sıkıntıya rağmen o kepi attığında kalbim duracak sanmıştım, gerçi onu her gördüğümde kalbim duracak gibi,yalan.Bazen kafasını koparmak istiyorum,ama tırnağına zarar gelse.Yemezler.

Fıstık gibi oldum,fıstık gibi gittim,ama her saniyede çok çok ağladım,makyajımı boka çevirdim,öyle de fıstığım hani.Beyzademiz zaten en gururlu haliyle!Çok şükür,darısı size gençler.Ne bileyim,evladım olsa sanırım bu kadar sevinirdim,gerçi o benim evladım gibi.Özendiğim.Can parem!

***

Ve bu hafta...
1 sene önce...
Sene-i devriyesiydi anneannemin.
Elimin lezzetini aldığım kadının...Elime ilk hamuru veren,ilk kurabiye yaptıran,saçımın bitlerini temizleyen,Ulus'ta heykel altında et döner yediren,ekmeğin içini açıp ekmek içiyle döneri yediren,her sabah Ankara'nın sokaklarında gezen simitçiden simitçi diye bağırıp simit alan,sabahları yumurtalı ekmek yapan,Et Balık'tan 300 gram kes Hasan efendi,bibersiz,dana olsun,kuzum salamı sever diyen,her sene iç fanilası ören,çeyimizi ören,doğmamış çocuklarıma hırkan ören,tek arzum bir evlendiğini görseydim diyen,balkonda oturup uçaklara baktığımız,mısır yediğimiz ve 26 senelik hayatımın son 1 senesinde olmayan anneannemin...

Aslında yazmayacaktım ama seni anmamak...
Bu kadar yazıyla seni sıkıştırmak değil buraya. Sadece ya-za-ma-mak!
Elbet birgün buluşacağız!
Yukarıdan beni izle,yüreğin yüreğimde!

Kafa Sikmece Vol.1

Kendimi köle gibi hissettiğim dönemlerdeyim yine. Varsa yoksa iş güç, yine fenalardayım. Sıcacık havalarda herkes denizlere, yok işte havuzlara giderken benim iş dönüşü bir yerlere gidip de bir kahve içmeye bile mecalim yok.

Bundan öncesinde, yaaaaniiiiiii sivil hayata geçmeden önce, sivil hayata geçip şööle kafama göre takılırım laaayn modundaydım da ı ıh madalyonun diğer yüzü öyle değilmiş. Resmen köle gibiyim. İş yerine gelince, iş yerindeki gerginlikler biraz daha azalmış durumda;ancak iktidar savaşları alttan alttan devam ediyor. Kendimi bundan ötürü daha çok alışverişe, daha çok feysbuk oyunlarına gömüldüm. Tabi ki alışverişin bedeli de bana gömdü.

Bu arada sonunda iş yerine yakın bir yerde tertemiz kitaplar satan bir sahaf buldum. Artık her hafta 3 5 7 9 11 kitap alabilirim oleyto yuuuuuppiiiy!

Dedim ya kendimi köle gibi çalışıyorum. Beraber çalıştığım insanların eğlenmeye nasıl fırsat bulduklarını anlamış değilim. Bu kadar çok eğlenmek mi istiyorsun diye sorsanız valla eğlence anlayışın ne diye de sormanız gerekir. Bildiğiniz ayaklarımı uzatıp böööle off kliması açık bir odada, sakince film izleyip belki bir limonlu soda içmeyi offf sonsuz istediğimi söyleyebilirim. Nasıl bir cümle oldu laayn?!

Şu anda Fox Tv'de dandik bir Hint-Avrupa yapımı dizi izliyorum, adam para dedikçe kadın tahrik oldu ve soyundu, bu nasıl bir seks anlayışı la?!Adı da ilginçtir ki, Bir Aşk Hikayesi. Piriiii insanlar neden aşkla seksi karıştırır ki!

Ve fena d a r l a n d ı m!
Sizin de böyle anlarınız oluyor mu?
Ve Bakırköy'de uygun fiyata ev arıyorum, fikri olan var mı?

11 Haziran 2012 Pazartesi

Üsturupsuz Kazananlar

Gecikmeli de olsa çekiliş sonuçlarını açıklıyorum. Aslına bakarsanız 10 Haziran gecesi sonuçlar belliydi ama malum yoğunluğum! Affola! Öncelikle katılanlar listesini yayınlamak istiyorum, malum bazı arkadaşlar birkaç yerde çekilişi duyurduğu için, kendilerini ard arda 2 kere listeye yazdım, random.org kullanarak, Telekinesis huzurunda bu çekilişi yaptım. Ve sonuçları listeden sonra tek tek göreceğiz. Katılanlar:

1-At Yarışındaki Eşek
2-Kırmızı Kırmızı
3-Alisnur
4-Özlem
5-Lavinia
6-Lavinia
7-Alışveriş Çantam
8-Chunli Beauty
9-Mervecan
10-Mervecan
11-Küçük Kara Balık
11-Küçük Kara Balık
12-Asumanasuyum
13-Asumanasuyum
14-Elos
15-Selda
16-Dilek Afyon Avcı
17-Dilek Afyon Avcı
18-Türkay Gül
19-Türkay Gül

Ve sonuçlar:

1.Üsturupsuz Talihlisi:
Asumanasuyum


2.Üsturupsuz Talihlisi:Alışveriş Çantam


3.Üsturupsuz Talihlisi
At Yarışındaki Eşek

Tebrikler arkadaşlar! Eğer usturupsuzyazar@gmail.com adresinize, adınızı,soyadınızı,adresinizi ve iletişim için bir numarayı gönderirseniz, en geç bu ayın sonuna sürpriz hediyeleriniz elinizde olacak. Sevgilerimle.

8 Haziran 2012 Cuma

Ruffles'tan Eşsiz Bir Video



Hayatta bizi şaşırtacak şeylerin sonu gelmiyor, insanlar eşi benzeri görülmemiş şeyler üretmeye devam ediyor. Ruffles da MAX Machine diye bir düzenek yaratmış, bizi şaşırtacak bir video hazırlamış.

Türkiye’nin ilk Goldberg Machine’ine imza atan Ruffles, bu proje için Plato Film Okulu ile anlaşmış. Üzerinde 30 kişilik bir ekibin çalıştığı ve tek parça halinde çekilen video oldukça eğlenceli – dikkat ederseniz videoda hiç kesme yok... Üstelik, bu videonun yanı sıra, her hafta yeni bir hediyenin verildiği bir ipucu oyunu da bulunmakta.

İşte oyunun linki: https://www.facebook.com/rufflesturkiye/app_298027463617532

Bu düzenek oluşturulurken hangi parçaların kullanıldığını mı merak ediyorsunuz? Listeden gözüme çarpanlar burada:

- 2 adet 74 model Mini Cooper (Bayandan)
- 3 barbekü (hepsi yandı)
- 2.3 km ip ve 1.5 kilo barut
- 327 adet okey taşı
- 7 çamaşır makinesi
- 3750 parça LEGO
- 800 adet tahta
- 630 balon ve daha niceleri...



Bir bumads advertorial içeriğidir.

Bugün Cuma - Adeti Bozmayalım Dedik


Bugün resmen rüyamda savaştım. Eski stresli günlerim geldi aklıma. Yataktan düşüyordum,saksıyı fena kıracaktım anlayacağınız. Dolayısıyla, kalktığımdan beri fena bir baş ağrısı. Adam gibi kalkmadığımdan mıdır nedir kahvaltıdan da bir sk anlamadım. Allah günah yazmasın da yediğim ekmekten,içtiğim çaydan birşey anlamadım. Sevdiceğimiz de poposunu kaldırıp taze ekmek,mis simit de almayınca çok da zevk almadım. Gerçi 73820 kez sordu gideyim mi diye. Günahını almayım da abicim ben bööle yapiiim mi demesini istemiyorum, hanisi git mis gibi git, al, getir, çayı ben demlerim yani. Sormasana. Yok. Bizim oranın insanının özelliğidir gerçi, yarım ağızla sormak için sorarlar, normaldir. Babamdan da alışkın olduğum için, cidden normaldir.

Derken, kahvaltı bitti. Toparlandık,hooooop Sevdiceğim'le göz doktoruna gittik, yaş kemale erdi heriiiif bak bu da kanıtıdır hesabı tuttum elinden,gittik hastaneye. Anacım bu adamların kıçında kurt mu var? 3 dakika sıra beklemeyi sevmiyorlar, zaten öyle bekleyecek pek de bir sıra yoktu ama işte 2 kişiyi bekledik ve malum muayeneye girdik. O tuhaf makinede doktor gözünü muayene ederken, ellerinin terlediğini, 7 yaşında Andımız'ı okuyacak çocuk gibi terlediğini görünce kalkıp sarılmak istedim. Öööle masum öööle şirindi ki ah. Oysa 3-5 dakika önce beni sinir krizine sokan adam aynı adamdı. Ama yok, doktorun odasında muayene olurken, ulan ne şirin adamsın.

Muayene bitip çıktıktan sonra,asıl hır gür'ümüz başlayacağını bileydim,sarılmak istemezdim. Yalan lan,isterdim yine de. Alt tarafı gözlükçüye gidip bir gözlük alacağız,ordan 3-5 mağazaya gidip alışveriş yapacaktık da olmadı. Sıcaklar başladı ya anacım,bizim de tartışmalar başladı oh hayırlı olsun.

Önümüzde giden, kıçı başı açık, suratı fesatlıktan morarmış bir abla, yere kağıt attı. Elindeki karton çantaları da çekiştirerek saçını başını atarak. Dayanamadım, ora çöp mü laa diye bağırdım,baktım ablamız(!) bakıyor, Sevdiceğim de eveeet orası çöp mü diye bağırdı. Şırfınta ablamız, koştur adım, X-Ray'dan geçti gitti. Bir baktım, gideceğimiz gözlükçü de çalışan tezgahtarmış. Böylelikle, gözlük falan alamadık ve tuhaf tartışmamız başladı.

Alışverişimiz sadece 10 dakika sürdü, 3 tişört, 1 çanta aldık çıktık. Çanta bana, tişörtler ona. Ama tabi benim gözler patlak kırmızı, baş ağrısı daha da arttı. Mis. Alt tarafı alışveriş.

Tartışma konumuzu görseniz hocam, alt tarafı 2 mağazada boy gösterip ucuz malları kaparcasına almaktı. Yok, zaten ötesine benim de sabrım yetmezdi, ama yok abicim illa ki cuma günümüz zehrolacak ya, oldu.Afiyet olsun.

Erkekleri anlamak zor demeyi sevmiyorum, malum erkek-kadın fark etmez,insanı anlamak zor da Sevdiceğimi anlamak daha da zor. Beraber gittiğimiz her yerden 3-5 karış suratla dönüyoruz nedense, taam, ben herşeye ilk kez görmüşcesine bakıyorum da hani ööle mıkmık kafa skenlerden değilim, yani az biraz. Yok, bilokcan huylu huyundan.

N'apalım, seviyoruz işte <3
Gerçi sorsak Sevdiceğim'e, benden de bir toooon şikayet eder,ne derler işte,körler sağırlar,her bitlinin bir alıcısı falan uhea.

3 Haziran 2012 Pazar

Kitapların Gücü Adına


Bugün öylesine gogıl amcayla dolaşıyordum, derken, bir siteye denk geldim. Malum kitap manyağı, kurdu az gelir, kitap manyağı olan bendeniz, D&R,Kabalcı falan kitabevlerinin sitelerine bakıyordum. Derken, bir siteye denk geldim, evekitap.com . Kitapların fiyatlarını karşılaştırdım,yalan değil, malum 3 kuruşla 5 köfte yeme niyetinde olduğumdan. Sonra,baktım ki fena değil, ha.Kitaplar uygun fiyata. Sonra evkitap.com'un bloguna rastgeldim. Okudum,üfledim,okudum,ettim ve o güzeeeeel yazıyı okudum!

Kitap hediye ediyoruz manasına gelen muhteşem çekiliş!

Malum son zamanlarda, blogger'lar arasında yaygın olan hediye alış-verişine katılan ben de katılmıştım, hoş, ziyaretçi sayısına oranla, katılımcı sayım az olsa da en azından kendimce, vicdanımı raaad ettirdim hacum, neticede diyoruz yeniden, sevenlerimi, beni sevmeseler de okuyacı dostlarıma minnacık armağanlar vermek gösel birşey.

Uzatmadan, güzel site,can dost,kitapsever evekitap.com 'da bizi düşünmüş edinmiş, demiş arkadaş benden bahset,katıl bu çekilişe. Madem ööle,yapalım dedik. Siz bu yazıyı okuyadurun, ben de biraz alış-veriş yapiiiim!Kitaplar seçiiim!

Evet buyrunuz, siteye giriş tık tık tık.

Sitenin bloguna giriş tık tık tık.

1 Haziran 2012 Cuma

Sıkıya Gelince Kaçan Sike Gelince Dayanamaz

Dün malum missturkey vardı, tivitırda 3 saniyede 1 tivit attığımı fark ettim. Tabi sonrasında biiiton saldırı cümlesi de aldım,tivitlerime cevap olarak. Saygı duyuyorum demek isterdim ama hacum kusura bakmayın, benim fikrime saygı duymayan, sırf saygı duymadığı için saydıran mahlukün neyine saygı duyayım, yine yeniden söylüyorum, o yarışmaya katılan yarışmacıların alayı çirkindi, sadece tek favorim vardı, o da zaten 1. oldu. Ciddi anlamda, sanki bu yarışmaya seçilen hatunların sırf 1.çıkan abla 1.seçilsin diye katıldığını da düşünmüyor değilim,hanisi. Hele o 2.!Of Allaaaam!Ya ablacım bi dişlerini temizletseydin ne bileyim,bişeyler yapaydın da geleydin. Bu arada baktım da bütün abiler ablalar da benimle -neredeyse- hem fikirdi, gerçi yarışmadan sonra, 2 çıplak poz verince o abilerin alayının dibi düşmeye meyilli ya neeeeyse.

Son bişiii daha, Türkiye'de güzellik anlayışının uzun ve zayıf kıza odaklı olduğunu anladım da abicim her zayıf kız her uzun kız güzel değil ki hacum. Neydi o ayrık paçalar, neydi o tahta beden, sıfır bedene doğru orantılı sıfır meme, sıfır göt. Valla tahta tahta. Boy olarak uzunlar da boyun olarak kısalar. Hele o benli abla,gözler neden pörtlemiş.

Karı milleti, kendinde olmayana çamur atar her daim, bilinmez mi? Ama hacum boy,pos,meme,göt,baş varken hani objektif olalım. Yapmayın Türkiye!

Derken, #missturkey TT'sine bir yazı düştü. Bir blog adresi. Zekice yapılmış bir hareketti. Hani, pat diye missturkey ile alakalı olmayan birşey,bir yazı,bir çağrı. Hemen destek verdim kendisine, bloga da döndüm,elimden geldiğince dedim. Kendimce söz verdim.

Bloga ulaşmak isteyenler bir tıklasın, sonra beni dinlesin, sonra da desteğini versin.

Taylan, hemşerim.
Ankara'nın en güzel liselerinden birinde okuyan pırıl pırıl bir gençken, o zıkkım hastalığın zıkkım olan en yaygın türüne kapılavermiş. Bembeyaz dişleri, kocaman gülümsemesiyle bakan kocaman gözler. Bu zıkkımı çekmeyen, zıkkımı bilemez, zıkkım bile az olan bir kelimedir.

Verdiği acı,nasıl anlatılır ki?

Hele ki kemoterapi ve ışından sonra, yok bööle birşey.
Kemiğinizi sanki böööle testereyle yavaş yavaş kesiyorlar, etlerinize bin tane mandal takıp mandalların ucundan çekiyorlar gibi. Dışsal olarak görünmese de, iliklerin içinde oynayan bir kurt var gibi. Fena.

Kurtulursun inşallah kelimesi o kadar anlamsız ki. Kurtulmak ne demek? Hani silip atmak gerek, kurtulursan izi kalır gibi.

Zor be hacum.
Nasıl zor, dilimin kitlendiği boğazımın kuruduğu nokta.

Acaba dün #missturkey için kıçımızı yırtan bizler, sıra desteğe gelince ağzımızı açacak mıyız?

Açık konuşmamı ister misiniz? Hiç sanmam, hiç kimsenin bu yazıyı okuyup da bi sik yapacağını!

Hadi giderlendim.