29 Eylül 2012 Cumartesi

Ben Seninle Bilinçli Oynadım

Kadınların aleyhine yazıyorum diye beni pipili sanan hemcinslerim olmuş, pek eğlendim.

Hatta sesli sesli güldüm.

Kendimi ifşa etmem için bu kadar çabanız nedir bilemedim de çabaya gerek yok ki adam gibi bir ses etseniz belki bir gün bir çay içeriz, dostane sohbetler ederiz. Gerek yok bu kadar kasmaya birader, cidden kasmayınız.

İlk zamanlar cidden üzülüyordum, beni tanımadan etmeden millet yorum yapınca epey içerleniyordum da sonrasında koy götüne rahvan gitsin, sen bildiğinden geri dönme saydır hacum dedim kendime -ki görüldüğü üzere aynıyım.

E ne diyorduk?
Karı milletine kaydırmadan, laf sokmadan malzeme mi çıkmaz bana diye de düşünmeden duramadım. Neticede herkesin bildiğini anlatıyordum bir bakıma. Bu neyin üstelemesiydi pek de anlamadım aslında. Malum günleri, ağda zamanlarını anlatmadım nihayetinde.

Ama bana malzeme veren yine kendi cinsimken, ne yapabilirdim?

Mesela;

Bugün İstanbul'un en bilindik AVM'lerine girdim, amacım kayın'gillerim gelecekti onlara yemek yapmak için birşeyler almaktı. Ama tabi adettendir, her alışveriş öncesi çişe gitmek için kendime müsait bir WC aradım. Kat kat dolaşıp da tek tenha bulduğum WC bodrumda bulunandı. Her kuyrukta olduğu gibi, WC kuyruğunda da beklerken, zamanı kazanmak, boş zaman kalmasın diye yapılan eylemlere dikkat ettim. Bilmeyenlere söyleyeyim, biz kadınlar her salise dedikodu yapma potansiyeline sahibizdir ki bunun için yer, zaman fark etmez.

Ben altıma etme ve etmeme çizgisindeyken, önümdeki hatungiller birbirine sevgilisigilleri anlatıp benim gibisini bulamaz aaa ayol, bensiz bir hiç sözlerini yalayıp yalayıp bin kez dile getiriyordu. Sevgilisine nasıl yemek yaptığından başlayıp bensiz bir hiç o hiiiç klişesine kadar herşeyi dile getirdi hanım abla 3 saniyede.

Ki ben o sırada çişimi yapmakta ve dünyanın en mutlu kadını olmaktaydım.
Belki bilmezsiniz ama bir kadının orgazmı, alışverişten, kuaförden ve tuvaletten geçer.
Ben çiş yapma saniyelerinde lan bugün gideyim de bari blogun bokunu çıkarayım diye düşünmedim mi? Düşündüm, ondandır bu yazı.

Tuvaletten çıkıp kendime aynada bakıp oramı buramı düzeltirken abla hala sevgilisinin nasıl da onun kıymetini bilmediğini ve dahasını anlatıyordu. Hatuna bakınca, sokakta görebileceğimiz ablalardan pek de bir farkı olmadığını dakkasında anladım da bu öz güven ne? O ne öz güven o diyesim geldi de neyse bismillah.

Alışveriş için girdiğim marketin, daha sonrasında düşününce, aslında bize nasıl da sessizce girdiğini fark ettim ki oha 1 kg ete insanlar ev geçindirir lan! Alışverişe konsantre olamadığımdan mıdır nedir pek de zevk almadan eve geldim, yemek falan derken, misafir ağırladım. Ellerime sağlık.

Derken, WC'deki abla geldi aklıma, şimdi ben buradan pek de becerikli olduğumu ve nişanlımın benden daha iyisini bulamayacağını bas bas bağırsam siz de bana ulan ne becerikli hatunsun, süpersin, biiitanesin gazını verseniz n'olcak?

Var mı böyle birşey?

İnsanın kendini bilmesi yetmez mi?

Ayrıca, ben neden kendimi biriyle kıyaslayayım ki? Geçti o çocuk saflığı.
Herkesten güzeli, herkesten zekisi vardır elbet. Tabi benden daha çok seveni. 3in1 yani!Nah.

Tartışılma noktası, sevgiyse saygı duyarım da yok mikmik ütüsünü yapmışmış. Sikerim bu aşkı lan.

Ve bu şarkıyı WC'de işeme zevkimi elimden alan hatun kişisine armağan ediyorum:

Melisa Boyner - Süperdi

27 Eylül 2012 Perşembe

Ruhu Orosbu


Yok anladım ki beni bir düzgünü bulmaz.

Teee Allaaam! Seçiyorum sanırım. Yalancının yalanı bin para. Samimi olduğum, daha doğrusu denk geldiğim, hemcinslerim ya erkek arkadaşı tarafından terkedilmiş, saplantılı tipler olur, ya erkek görünce kendisini tepelere çıkarır, milletin ilişkisine çamur atar, ya sidik yarışı derdinde kültür abidesiymiş gibi davranır,ya mikmik ilişkisini anlatır kafa siker ya da kendi yalanına dolanına bokuna alet etmeye çalışır. 

Aaa bi de arayıp sormayıp hatır sormayıp kötü gününde yanında olmayıp işi düşünce arayıp soran var ki bu tipler genelde ilk önce ne zaman evleniyorsun sorusunu size yöneltenlerdir. 

Öncelikle, hepinize FUCK YOU! diyorum ve sonrasında;

Bundan kaç ay önce bilmiyorum ama sanırsam geçen sene Kasım ayı gibi üniversiteden bir arkadaş feysten mesaj atmıştı bana, İstanbul'a geliyorum, eğer ev arkadaşlığına kabul edersen, adayım diye. Kendisinden pek zarar görmemiş hatta az da beraber kısır yememiştik. Evlerimiz karşılıklı dairedeydi ki kendisi benim pek de samimi bir arkadaşımın arkadaşıydı. O dönem, neredeyse 4 sene 8 dönem beraber yemiş içmiş gezmiştik.

1 ay içerisinde İstanbul'da işe başlayacağını, nişan attığını falan söylemişti ki yalan değil fena da üzülmüştüm. Ne de olsa emek vermişti, şahittim. Derken ne oldu bilemedim, 1 ay içerisinde depresyondan çıkıp yeni bir ilişkiye başladı, tabi bu arada ben burada deli gibi ev arıyorum, gelecek diye tutacağım evlerin fiyatlarını ona göre belirliyorum. Sevdiceğim'le 108374 emlakçı gezip 73729 kez ev yüzünden tartışıyoruz, ha bu da cabası.

1 ay oldu 3 ay, 3 ay 5 ay derken, bir mesaj geldi: Çok mutluyum, evleniyorum! Ben ev derdinde onu beklerken, bu habere pek de sevinemedim, yalan değil. Velhasıl kelam, sonrası daha bir beni benden aldı, Sen evi tut, birkaç ay ben sen de kalırım, kiraya ortak çıkarım. İşte o an benim şalter attı, saydım sayıştırdım ve kendisine kalacak bir yer bulmasını söyledim. Kaç ay haspamı beklerken kiraya ortak çıkacakmış, sanki söz konusu kiraymış gibi. Orosbu.

Derken, aradan uzun zaman geçti ve sesi çıkmadı. Ta ki bundan 2 hafta öncesine kadar. İş yerinden odamı aradılar, santraldeki eleman beni birinin aradığını telefonum olduğunu söyledi. Telefondaki bir erkekti. Sesi algılayamadığımdan mı yoksa anlayamadığımdan mı bilmem ama telefonda konuşanı algılayana dek çatladım. Telefon eden bu orosbu ruhlu kızın sevgilisiymiş. Numaramı nereden bulduysa bulmuş, beni aramış.Bu hanım abla, gelecekmiş de ailesine benimle kalacağın söylemiş, annesi babası da biz de gelelim demiş, haberim olacakmış.

Haberim olacakmış mı?

O an sinirden resmen telefondan çıkıp adamın gırtlağına sokacaktım.

Kusura bakmayın, yardımcı olamam, ailem burada, ayrıca evim de pek büyük değil, keşke zahmet edip kendi arasaydı diyerek en kibar ama net halimle kapattım.

Tabi sinirden etrafımda ne varsa tekmeledim, bu da ayrı.

Derken, 
Bugün ben işteyken aramış. Beni arayan dostlar bilir ki ben işteyken pek de telefonla uğraşamam, vaktim olmaz. Sadece ailemle görüşürüm, o da ayrı, kimse alınmasın. Haliyle beni aradığını ta işe gelince fark ettim. Fark ettim ve edepten ötürü aramayayım dedim. Feysi açtım, bok gibi bir Türkçe ile yazılmış uzun bir mesaj gördüm. İşte beni bana bir şey teklif etmek için aradığını, ailesine benim evi gösterip ev kirasının yarısını ödemeyi teklif ettiğini ve daha hatırlamadığım zilyon kadar şey yazmış. 

Yuh dedim!

Orosbuya bak, neyin daha yüzsüzlüğü ise, sonrasında attım dayadım döşedim. Sıkıntının para olmadığını sadece uygun olmadığımı ve dahasını yazdım. Eski günlerin hatrı olmasa ağzına sıçacaktım ama neyse.

Allah'ım diyorum, herkese para verme sen!

Hayır, sikilmiş götün davası olmaz ki bu neyin tartışması be ablam! Hayır'dan anlamıyorsun da o okuduğun 5 senelik bölüm nedir? Taam, biliyoruz okumak eşekliği almaz da bacım bu nedir bu nasıl bir arsızlıktır? Sen bana daha nasılsın demeden, direkt işini gördürmeye bak, sonra da kendimi değerli hissetmemi iste, oldu. Parasını verecekmiş! Vay arkadaş! La sanki 1 saatliğine karı ayarlar gibi, işi düşünce aramalar sormalar. Götümü ye!

Bakıyorum da insanların dostları, dostlarından öte canını verecek kardeşleri var, ben de ise kardeşimden başka kardeş diyecek hiç kimse yok.

Zaten oldum olası, karı milletinin kısa vadeli mikmik kafa siken muhabbet dostluklarına sinir olmuşumdur da la bilokcan oradan bakınca çok mu safım?!

Bilmiyorum ama yine diyorum, karı milleti bu, anlayan beri gelsin.

23 Eylül 2012 Pazar

Sanki Hiç Yaşamamışım Gibi


Selam.
Ben uzun süredir nete girme fırsatı bulamayan, dahası nete girebilecek hali olmayan Üsturupsuz.
Sizi çok özledim. Cidden fena özledim hatta, bu yazıyı okuyan kaç kişi olur bilmem ama okuduktan sonra seni seviyorum cümlesine karşılık yazarsa, kendimi daha da iyi hissederim belki de. Hissetmek deyince ne zamandır adam akıllı nefes alabildiğimi de hissetmedim açıkçası. Hafif depresif pek karışık günler geçirdim. Ara sıra kendimi, öksüz yetim, kapı dışarı bırakılmış gibi hissettiğim de oldu, hani yalan değil. Pek parasız kaldığım için kontör alıp da son model cep telefonumdan tivit falan da atamadım. Birçoğunuz az yesin de kendine kontör alsın bana ne laan  diyebilir, pek de saygı duyarım. Zaten ben araba alıp da benzinsizlikten kapıda bırakan adamlara oldum olası tırt olmuşumdur, tıpkı IPhone 4S kullanıp millete, arasın diye çağrı atan hatunlara olduğum gibi.

Bu süreçte, pek de bir halt yapmadım aslında. Can sıkıntısından ziyade minik tatlı hallerim de oldu. Mesela, annem babam. Pek de bir güzel aile olduk maşallah. Dilerim Rabbim'den geç de olsa herkese böyle güzel mutluluklar yaşatır. Bana ben senin yerinde olsam cümlesiyle başlayan pek gerçek sevgili dostlarıma (!) baba sevgisinin ve dahasının annenin suratındaki evlilik mutluluğunun ne olduğunu bilmediklerini ve babayı affetmemek gibi birşey olduğunu söylemek istiyorum.

Ne demiştim?

He işte. Pek de aile olduk. Hayatında ilk kez İstanbul'a gelen annemin Ankaralı olduğunu bilmesem suratındaki ifadeyi buna bağlardım ama bence bu tamamen farklı bir şey.

Aile falan derken, pek geç de olsa ev tutuldu. Baba evinden yatak yorgan, anne evinden kap falan derken pek de ev oldu hani. Bu arada Pera sen bir cansın, annen de daha bir can. Ne attığın mesajları ne desteğini ne de ev için yaptıklarını unutamam. Buradan sana kokular, misler öpücükler.

Rahatım yerimde mi ?

Bilmiyorum.
Kendimi öksüz yetim gibi hissediyorum dedim ama bu hissiyatı yaşamaktan esirgesin kurban olduğum.

Sevdiceğim de pek iyi, benimle uğraşıyor O da ne yapsın. Gerçi O'ndan dolayı olmayan ama O'na bağlı kişiler yüzünden saçma sağan gerginlikler oldu, aramızda değil, benim beynimde. Görümce-gelin muhabbetine pek mi erken başladık yoksa hep vardı da ben mi uzaktan baktığımdan bilemedim,göremedim diyorum.

İnsanın kendi evi pek de iyi diyorum. Çok maşallah Sevdiceğim'le çay içip çekirdek çitlemek. Mis.

Bi de sağlıklar pek yerinde olsa, daha ne ah!

Dedim ya kendimi fena dışlanmış istedim. Telefonumda 984772642 kişi kayıtlıyken, sadece 3 kişinin beni hatırlaması var ya bazen insanlarla olan ilişkimi sorgulatmaya neden oluyor, tabi bu benden yana bir şey değil ya diyorum, hadi neyse.

Gerçi meyil kutusunda 1.769 okunmamış meyilin olması ve bunların neredeyse tivit ve 4squareye ait dosyalar olması, ayrı bir ironi. Bir Allah'ın kulu diyor hani insan, ya ölsem?

Sorgulamaya gelince, en yakın dost bildiğim bile evlenip barklanacak neredeyse çıt yok.

Allah düşürmesin diyelim.

Ve filmlere pek sarar oldum. Gidip eski yeni filmler almaya ve uyku tutmayan bol sancılı gecelerde izler oldum. Odamın duvarlarına benden önce yaşayan kişinin yıldızlar yapıştırması ve geceleri onların parlaması da bir şans mıdır acaba?

Çekirdek çitler oldum bi de. Ve bol bol Acı Badem kurabiyesi.
Çay yasaklanmasa daha iyiydi ama dinleyen kim?

Gerçi içimin dar dar olması. Sorunlar.
Biter diğ mi?

Haberlere değinmek bile istemiyorum.

Tek cümle: Komutanlarım!Haklarınızı helal edin!

Ve ben buradayım işte. Saçmalar dururum sanki.
Ve sizi özledim, siz de özlediniz mi?

Bilemedim.

7 Eylül 2012 Cuma

Biliyorum.
Siz benden uzun uzun yazılar okumaya alıştınız.
Ama canım sıkkın, çok fena.
Yazasım yok.
Öyle işte.