26 Ocak 2014 Pazar

O Ağacın Altından Sevgilerle


Pek gurur duydum, pek mutlu oldum.
Bugün aldım kartımı, pazar pazar üstelik.
Hasdal'dan mektubum geldi mektubuma karşı.
Güzel el yazısıyla güzel dileklerini yazan Sayın Komutanım, Jandarma Kurmay Albay Hüseyin ÖZYURT'a sonsuz teşekkür ederim. Dilerim tez zamanda yapılan haksızlık, yapılan adilik sona erer!
Hürriyetine, ailesine kavuşur!




Siz de bir iki kelam yazmak, destek vermek isterseniz; burayı tıklayın.

Onların başı dik, şerefleri bol yıldızlı!

24 Ocak 2014 Cuma

Yarım Yamalak Yazdım, Sonrasında Devam Ederim

Bu yazı bir iç çekiştir aslında.

Yıllardır anasından babasından ayrı okuyanlar bilir, tek yaşamak öyle de hayal edildiği kadar muhteşem bir eylem değildir; en azından gibi, kalabalık aile seven, üç beş günlük yaşamı ailesiyle geçirmeyi sevenler için. Tamam, yalan değil; ilk vakitler böyle özgürlük ayağına her şey pek farklı gibi görünse de 3-5 hafta içinde aslında tek kalmanın öyle romantik komedi tadında olmadığı ortaya çıkıyor. Bu tat damakta öyle bir tat bırakıyor ki amına koyayım her geçen gün içinden ekşimiş yumurta kokusu çıkıyor.

Ailemin yanından ayrılıp üniversiteye gittiğimde tam 17 yaşındaydım. Daha adam akıllı Ankara'dan Kırıkkale mesafesine bile gidemezken kilometrelerce yolu bir anda tepivermiştim. İlk vakitler anadan ayrılmak pek koymasa da zamanla ortam ayağı götüne kaçınca daha bir zor, daha bir kaçınılmaz oldu da bitti.

Bugün metroyla gelirken eve oturdum,milleti kestim. Kimisinin anası kimisinin babası kimisinin kardeşi yanındaydı. Peki ya ben? Piç kurusu gibi, kimsesiz öksüz yetim gibi 17 senedir şehirden şehire, ülkeden ülkeye elimde bir troller ordan buraya savruldum ya da savrulduğumu hissettim.

Önceleri, iş hayatına girmenin verdiği mutluluk ya da işte üniversiteliyiz yeaah! çok asiyiz ayağı, hep bir paravandı aslında içimdeki kimsesizliğe. Düzeni oturunca, her şey yoluna girer dedim de girmedi. 3 seneyi aşkın zamandır kurulu düzenime misafir gibi 3-5 günlüğüne bana zoraki gelen anne babama mı yansam yoksa neye?

Hayattaki en siktiri boktan şey aşksızlık değil, kimsesizlik.

Daha da yazamayacağım pof...

17 Ocak 2014 Cuma

Gittim, gezdim, yedim, içtim, sıçtım, sevdiğime geri geldim.


Yuh amk!

Ne kadar zaman oldu yazmayalı. Her seferinde ayrı bir bahaneyle taslak oluşturdum, sonra taslakları da sildim. Sonra kapatmaya meyillendim blogumu. Sonra la emek verdin, sevgi verdin, sevdin, herkes seni sevdi, sevmeyen de sövdü dedim. Bıraktım. Ara ara, gizli gizli baktım; yazanları okudum, yazmaya meyillendim, yazmadım.

Nerelerdeydin lan? /  Çok oldu özlettin kendini! / Neredesin Üsturupsuzuuuum! / 
Seni özledik kardeş! / Ses et meraklandım! 

diyen dahası ben taaa uzaklardayken, beni unutmayan, cidden unutmayan;

Doğum günümüüüü kutlayan herkese çok teşekkür ederim, çok sağolun! Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim!

Nerelerdeydim?

İş güç koşturmaca ağzıma dolandı, gitmiyor  ama cidden pek yoğunum. Ülkeyi kurtaramıyorum belki ama fenalarda çok yoğundum, gerçi hala yoğunum ama daha sakinledim, rahatladım. Aklıma ilk gelen burası olmadığından mütevellit, kendime kalmak istedim az biraz. 

Sokakların gürültüsünden, beynimin gürültüsünden kurtulmak için belki de kendimle kalayım dedim. 

Yurt dışına gittim birazcık, bir dönem. Birkaç aycık. Yurda dönmeyi 48581656 gözle bekledim, çok şükür döndüm; dönmemle beraber yurt dışına kaçmayı,  iş hayatının verdiği siktiri boktan darlığı ve dahasını arkamda bırakmayı istedim, olmadı.

Çok yoruldum be dostlar!

Cidden pek yoruldum, bir hengame içinde burdan şuraya ordan oraya ordan olmadı bir daha buraya savrulmaktan çok yoruldum.

Ailemi özledim belki de, belki nedir amk felaket özledim!

Ayrıca, özelden düğün ne oldu hacı diye soran hemcinslerime de sorayım, düğün henüz olmadı, bir süre daha ben bu kadar çok çalışırsam olmayacak diye düşünüyorum.

Of yazma yetimi kaybetmişim.

Cümleleri ellerim yazıyor ama saçmalıyorum gibi. Bilmiyorum. 

Bu arada ne oldu?

Sigarayı bıraktım, gerçi bu aralar fena içesim var amk, diyet yaptım en ağırından! Gerçi bugün özlediğim, deli gibi özlediğim Arby's 'e saldırdım! Curly Fries'ın dibine vurdum tek başıma sessizce Taksim'in göbeğinde.

Diyetin sebebi de yurt dışının anlamsız yemekleri.Kebabın ağzını öpeyim, ağzıma löp löp löööööööööp atayım! Bol soğanıyla mis mis mis!

Başka ne yaptım?

Saçlarımı uzattım, en seksi afişlerdeki hatunlar kadar götüme kadar.

Başka ne yaptım?

Az sevişip çok kitap okudum. Okumak için çok kitap okudum, kitapları üst üste yığdım; üstüne gittim her gün yenilerini aldım. Saygılarımla.

Başka başka başka...

Ojelerimin sayısını, gömleklerimin modellerini farklılaştırdım.

Anlayacağınız sıradanı daha sıradan kılmaya çalıştım. Yurt dışında kendimi Victoria's cennetine soktum, evime bir ton krem stokladım. Bok gibi para bulunca kozmetiğe girişmeye karar verdim. Kadın milletinin cebindeki son kuruşa kadar kozmetiğe tutkun olduğunu her gün ayrı ayrı anladım. Gerçi erkek milleti de az değil, metroseksüelitenin bokunu çıkaranları da tanıdım, bildim.

Doğum günü demiştim, yaşı dayadım 30'a! Her gün bu sendromla uyanmaya başladım.

Mesela bugün Şişli'den dönerken bir bebekle bakıştık, bebek bakarken bana ne düşünüyordu?( ya da düşünüyor muydu? bilemiyorum) ama ben o an içimdeki anne duygusunu birkez daha rafa kaldırdım, sessizce evladım olmayacak kavramına alışmaya çalıştırdım kendimi.

Bunalıma girdim çıktım anlık.

Derken derken...

Olan bu kadar. 

Gittim, gezdim, yedim, içtim, sıçtım, sevdiğime geri geldim.

Okuyan okumayan herkese selamlar.
Dilerim yeni yıl bana yazma yetimi geri verir!